9 Temmuz 2012 Pazartesi

Kemal Atatürk İmzalı Çalışmam

          Sipariş çalışmalarımdan sonra, biraz da söz verip yapmak için uygun vakit aradığım hediye çalışmalarına yöneldim.
          Aslında annemin teyzesinin kızı olan, fakat yıllarca aynı sokakta aynı binada yaşamamız sebebiyle, "bir akrabam" tabiri yerine ablam diyebileceğim Melek ablam içindi yaz döneminin ilk hediye çalışması. Bir ara birisi demişti. Hatta kimilerinizin içinden de geçiyordur "yaptıklarının çoğunu hediye amaçlı yapıyorsun, bu nasıl iş?" diye. Hediyeleşmeyi seviyorum. Hatta hediye beklemeden sadece hediye vermeyi seviyorum. hediye verdiğim kişinin mutluluğu bana yetiyor. Hele bu hediyeler benim emeğimle oluşmuşsa, üstüne bir de özel anlamlar ifade ediyorsa hediyeyi alandan çok ben mutlu oluyorum diyebilirim. Hani ölümsüz eser derler ya, bence benim emek harcayarak yapıp hediye ettiğim bu çalışmalar da benim için birer ölümsüz eser. Yıllar sonra belki yaptığım bu tişörtler bir köşede atıl vaziyette duruyor olacak, belki de çoktan çöpe karışmış olacak ama hatırları kolay kolay unutulmayacak. En azından ben yıllar geçse de hatırlayıp tekrar mutlu olacağım. Daldım gidiyorum yine... Gecenin sessizliğinde, gündüz büründüğümüz rollerden sıyrılıp hakikatlerle baş başa kalınca duygular sel olup akıyor.
           Efendim hasıl-ı kelam Melek ablama da söz vermiştim ve ne yapmamı istediğini sorup isteği doğrultusunda bu sabah çalışmaya başladım. Fotoğraflarda da gördüğünüz üzre, Atatürk hayranı olduğunu belirtmeme gerek yok zannedersem. Akşam işten geldiğinde de bu kadar çabuk biteceğini tahmin etmemiş olmasından ve de beğenisinden ötürü kısa süreli bir şaşkınlık yaşadı. O mutlulukla yarın işe giderken bunu giyeceğini söyleyip teşekkürlerini ifade ettikten sonra, mutluluk haneme bir avuç daha mutluluk katmama vesile olarak tişörtüne sarılarak ayrıldı.
             Bu arada bahsetmeden geçemeyeceğim bir çekişme vardı aslında arka planda. Dayımın oğlu Halil'e de sözüm var(mış!)dı. Kendisinin tişörtünü Teyzesi Melek ablama yapacağım tişörtten önce yapmam için iddialaştı durdu. Kah ben anlamam 6 yıldır bekliyorumlarla tehdit etti, kah "Cihan abicim" lerle başlayan rica notları bıraktı. Bu gün ikisine birlikte başladım kimsenin gönlü kalmasın diye ama akşama kadar Halil'in ki bitmedi, yarısını da yarın tamamlayacağız artık kısmetse.

29 Haziran 2012 Cuma

İki Sınav Arası, Boyama Molası...

          Bütünlemeler başlamadan bir kaç gün önce yine Friendfeed!e göz atmak için bilgisayarı kucağıma aldığım anda, gözüme çarpan ilk feedde Şu arkadaşa sor diyerek benim adımın verildiğini gördüm. Arkadaş, tişörte yaptırmak için beğendiği bir tasarımı nasıl yaptırabileceğini soruyordu. Sağolsun beni tanıyan bir arkadaş da benim ismimi verip ona yaptırabilirsin diye yazmış. O sırada feede ben damladım tabi :)
          Arkadaşla özel olarak görüşüp, Nasıl yapılacağı konusunda anlaştıktan sonra sınav haftamın geçmesini bekledim. Aslında bütün sınavlarımın biteceği 8 Temmuzdan sonra yapacaktım fakat boyama işi aynı zamanda da hobim olduğu için, yaparken de stres attığım için dayanamadım sınav haftamın ilki geçtikten sonra dün gece başladım yapmaya ve bu gün akşam üzeri bitirdim.
          Her ne kadar yapımı sırasında sürekli masada oturmam gerektiğinden ve masaya eğilerek çalıştığımdan sağım solum ağrısa da bu çalışmada beni en çok zorlayan yazdığım yazının Türkçe karşılığının ne olduğu sorularına cevap vermek oldu. Müstakil bir binada dayımlar ve dedemler ile birlikte oturuyor olmamız sebebiyle oldukça kalabalık bir aileyiz diyebilirim. Gün içinde de sürekli görüştüğümüz aile bireylerinin her biri teker teker ve hatta yeğenler bir çok defa bu İngilizce yazının ne anlama geldiğini sordular ben boyarken. Teknik bir bilgi kullanılarak hazırlanmış bir espri olduğunu tahmin ettim fakat o teknik bilgiyi bilmediğimden espriyi ben de anlamadım açıkçası :) Tabi yazılan yazının Türkçe anlamı oldukça basit ama asıl espriyi bilmeden bu diyaloğun ne amaçla yapıldığı ve tişörte yazılacak ne gibi bir özelliği olduğu anlaşılamıyor.
          İlk başlarda ne demek olduğunu bilmiyorum cevabıma "İnsan ne yazdığını bilmez mi yahu" gibisinden tepkiler alınca, kendimce bir anlam yükledim diyaloğa ve herkese bu şekilde açıkladım. İşte yazının anlamı ve esprisine mecburen yüklediğim anlam: " Oturan adam bana bir sandviç yap diyor ayaktakine, ayaktaki de git kendin yap diyor. Oturan adam biraz daha kibarca ve ayaktaki adamın ismiyle hitap ederek isteğini tekrarlayınca bu sefer yapmayı kabul edip tamam diyor." Nasıl, Güzel açıklama olmuş ama di mi? :)) İşte bu da acaba gerçekten neymiş bu işin esprisi diye arkadaşa sorup öğrendiğim gerçek anlamı: "Linux'da iki tür kullanıcı hesabı var. Normal kullanıcı ve Süper kullanıcı. Normal kullanıcı kısıtlı yetkilere sahip. Mesela donanıma müdahele edemez vs. Süper kullanıcı her türlü değişikliği yapabilir. Normal kullanıcı komut satırında, (MSDOS gibi) herhangi bir komutun önüne "sudo" koyarsa, bu komut süper kullanıcı tarafında çalıştırılmış gibi değerlendirilir(şifre girmek kaydıyla). Dolayısıyla pek bir yetkisi olmayan normal kullanıcı, komutların başına "sudo" koyarak süper kullanıcı olur ve istediği herşeyi yapabilir. Başta sandviç yapmayı reddeden adam isteğinin başına "sudo" koyunca yapmak zorunda kalıyor."
          Her ne kadar gerçek espri ile benim açıklamam arasında pek bir benzerlik olmasa da, gün boyu gelen "Burada ne demek istiyor?" sorularına tatmin edici bir cevap oldu ve beni "Nasıl bilmezsin ne yazdığını?" tepkilerinden kurtardı :)

31 Mart 2012 Cumartesi

Anneme El Boyama Doğum Günü Hediyem

          27 Mart annemin doğum günüydü. Her zaman kutlamadık öyle, her zaman hatırlamadık belki de... bu sefer onu ailecek hatırlayalım ve hep beraber doğum gününü kutlayalım dedik. Tabi bu plan içerisinde bir hediye yoktu.
          Mahalle pastanemizden pasta alacak, ailecek bir arada olup pastamızı yiyecektik. Parti falan değil öyle yanlış anlaşılmasın, bizim için aile fertlerinin bir arada olmasına vesile olacak bir mutluluk anı şeklinde olacaktı. Annem bizden hediye de beklemez, o bir arada olmanın mutluluğu ona yeter de artar bile, evlatlarını mutlu mesut bir arada yanında görmenin mutluluğu...
          Bir anda aklıma annemin söylediği bir söz geldi. Daha önce yaptığım kumaş boyamaları görmüş ve herkese yapıyorsun bana şöyle duvarıma asacak güzel bir şey yapmıyorsun diye hafiften bir nazlanma ile sitem etmişti. Tamam dedim, tam zamanı. Oturdum bilgisayarımın başına ve neler yapabilirim diye fikir bulmak için araştırma yaptım. Friendfeed deki arkadaşlardan yardım istedim fikir konusunda, derken bir karara vardım ve başladım planladığımı uygulamaya. Daha önce öğrencime yaptığım çalışmamda kullandığım eski gömleğimin büyük kısmı hala duruyordu. sırt kısmından rengi solmamış bir parçayı kesip çıkardım. Planladığım çizimi üzerine kurun kalem ile yaptıktan sonra boyamaya geçtim. İlk etapta düşüncem tamamını siyah yapmaktı ama "Elif olabilmek" diyoruz ve buna vurgu yapıyorsak elif belirgin olmalıydı. Hem sırıtmayacak hem de olgun duracak bir renk olarak bordoyu uygun buldum. Bordoyu boya kutumdan alırken bu sefer de gözüm yaldıza ilişti. Evet ne kadar uyumlu duruyordu iki renk şişesi yan yana. Yaldızın da bordonun etrafında şerit olarak oldukça şık duracağını düşünerek yaldız çerçeveli bordoyu yapmış oldum. Çoğu çalışmamda da olduğu gibi bunu da gece 12'den sonra yaptım ve bitimine çok az kala yarın tamamlamak üzere yatmaya karar verdim. Neden 12 den sonra derseniz, hafif bir müzik sessiz bir dış ve iç ortam daha iyi odaklanmamı sağlıyor, hata yapma şansım azalıyor.
          Ertesi gün yapmaya başlamadan önce FF de arkadaşların yorumlarını inceliyordum. Bir kaç arkadaş orta kısmın çok boş durduğu eleştirisinde bulunmuş. Sağolsunlar bakış açımı değiştirdiler. O yönden bakınca haklı olduklarına karar verip ortaya da anlamlı bir çizim yapmaya karar verdim ve ilk durumda boş gördüğünüz o alana son durumdaki çizimi yaptım. Orta kısımda da "Allah" yazısının "Elif" ile aynı renklerde olması uyumu arttırır düşüncesiyle bu şekilde boyadıktan sonra bir gün önceden siparişini verdiğim çerçeveyi alıp monte ettim ve anneme hediye etmek üzere İstanbul yoluna düştüm...
          Akşam eve vardığımda öncelikle pastamızı yedik ve ardından bu büyük sürprizi anneme takdim ettim. İlk başta herkes hazır alınmış bir tablo zannetti. Ama hazır olmadığını köşede imzamı ve tarihi gören annem fark etti. Çok şaşırdılar tabi :) Şimdiye kadar yaptıklarımın içinde en iyilerinden birisi belki de en iyisiydi bu, işçiliği de oldukça iyi olmuştu çünkü çok dikkat ettim boyarken. Malum yıllarca duvarda asılı kalması söz konusu olan bir hediye hazırlıyordum. Annemin ağzından iltifatı da kaptım tabi "Sen bu işte bayağı ilerlettin kendini" :) Ardından hemen salondaki duvarda yerini aldı. Muhtemelen annem de babam da salonda oturacak hemen herkese bunu benim yaptığımı söyleyip biraz da olsa çocuklarıyla gurur duyacaklar :)
          Ayrıca çalışma her zamanki gibi bir anlam içeriyor, anlamsız yapmamaya çalışıyorum yaptıklarımı.
"Elif olabilmek" demek her şeyin başı olabilmek, lideri olabilmek, dik durabilmek, eğilip bükülmemek anlamlarını taşıyor.
"Kayık içerisindeki Allah lafzı" ise Allah yolunda olmayı, onun yolundan gitmeyi temsil ediyor.
Bir sonraki çalışmamın da nasip olması ümidiyle...

26 Aralık 2011 Pazartesi

Öğrencime Ufak Bir Hediye

                Geçtiğimiz cumartesi yine İngilizce dersi için Berk’in evindeydim. 4. Sınıf öğrencisi olduğunu hatırlatıvereyim arada.  Okuldan verilen ödevlerini yapıyoruz öncelikle. Genellikle kendisi yapıyor ama ufak tefek müdahalelerde bulunmam gerekebiliyor hataları için.
                Yine ödevini yapıyorduk. Bir önceki hafta 15 soruluk kısmın 13. Sorusunda iddiaya girelim mi Cihan abi, hepsini doğru yaparım dediğinde kabul etmemiştim zaten 13 ünü beraber kontrol ederek yaptık diye. J Bu hafta 23 soruluk kısmın başında hadi bakalım kaç doğru çıkarırsın diyerek hedef belirlemek istedim kendisine. Hedefli başlayınca daha bir dikkatli yapıyor çünkü. 21 doğru yaparım en az dedi. Tamam hadi bakalım başla dediğim de gözleri parlayarak; “İddiaya giriyor muyuz?” diyerek baktı gözlerime. Kabul ettim, kaybetsem de zaten bir el emeği hediye vermeyi planladığımdan. 23 soruyu tekrar tekrar kontrol ederek tamamladı ve kontrol ettiğimizde 21 doğrusunun çıktığını gördüğündeki sevinci görülmeye değerdi. J Dersimiz bittiğinde de annesinin yanına koşarak bu müjdeyi; “Anne, Cihan abim bana borçlu” diyerek verdi. 1,5 yıldır keyifle ders yaptığım bu zeki ve samimi öğrencime el emeği ufak bir hediye hazırlamamın çok anlamlı olabileceği düşüncesiyle bu çalışmaya giriştim. Daha önce tişört üzerine boyamalar yapmıştım. Bu sefer masa üzerine koyulabilecek ayaklı tarzda bir çalışmaya imza attım ilk kez. Ayrıca kullandığım malzemeler de tamamen geri dönüşüm ile ortaya çıktı. Kartonu artık kartondan, kumaşı da eski gömleğimden. J Berk ile ilgili daha önce kaleme aldığım yazıma da buradan ulaşabilirsiniz.




1 Kasım 2011 Salı

Ufak Görünen Büyük Dostluğa, Büyük Görünen Ufak Bir Hediye

               Kimi insanı uzun yıllar görüşüp konuşmanıza rağmen tanıyamayabilir ama kimilerini de kısa bir an görseniz dahi gözlerindeki ve dilindeki samimiyetten kişiliğini çok rahat tahlil edebilirsiniz. Uzun uzun konuşup birbirinizi tanımanıza gerek yoktur, çünkü samimi, dürüst ve haksızdan sözünü sakınmayan insanın her sözü kişiliğinin aynasıdır. Hayatımda çok az insan hakkında bu kadar kısa sürede öylesine fazla fikir sahibi olmuşumdur.
               Dost illaki yanınızda yakınınızda veya istediğinizde görüşebilecek kadar yakınlarda olmayabilir. Hatta bir daha hiç görüşemeyecek bile olabilirsiniz. ne olursa olsun bunların hiç birisi kıymetli insanın kıymetinin bilinmeyeceği anlamına gelmez. Bir konuda, olayda karşısındakine "ne der acaba" diye düşünmeden haklıysa haklı haksızsa haksız diyebilen bir kız arkadaşa ilk kez rastladım. Kimileri vardır "Patavatsız" derler bizim oralarda, ağzına her geleni saçma sapan da olsa söyler. Kastettiğim arkadaşı patavatsızlarla karıştırmamak lazım. Sözünü seçerek sarf eder fakat ne olursa olsun hiç bir zaman "aman kırmayayım" diyerek beklenilen cevabı verme kaygısı gütmez. Merttir kısaca...
               Uzattım biraz ama, anlatılmayacak kadar basit birisi olmadığı gibi anlattığım kadar da basit değil. Bahsi geçen arkadaşım sevgili "Özlem". En yakın arkadaşımın en yakın arkadaşı olması vesilesi ile daha önce birkaç arkadaş görüşmelerinde tanışıp konuşmuştuk. Okulunu bitirdi ve şu sıralar kapadokya (yanlış hatırlamıyorsam tabi) civarında gezilere rehberlik etmekle meşgul. Merakı nereden gelir sorma fırsatım olmadı ama atlara oldukça fazla bir merakı olduğunu öğrendim. Hayranlık seviyesini çoktan aşmış bir durum :) Böyle kıymetli bir arkadaşa verilmek üzere, arkadaşımın ortaya atması ve benim de memnuniyetle yapmak istemem üzerine bu hediye çalışmam çıktı ortaya. Bu gece 1 sıralarında başlayıp 4:30 da tamamladım ve birkaç güne kadar da kendisine ulaşması için kargolamış olacağım. Böylesine açık yürekli bu insanla belki de bir daha karşılaşma fırsatımız olmayacak, inşallah hayatında başarı, mutluluk, huzur ve mertlik her zaman onunla olur. Tişörtle de bir fotoğrafını bekliyoruz tabi ki :)) özlem akyüz

20 Nisan 2011 Çarşamba

Sevginin En güzel İfadesi El Boyama Tişört Hediyesi

Yakın arkadaşlarımdan biri yaptığım tişört boyama çalışmalarını görünce çok sevdiği kız arkadaşı için de el boyama tişört hazırlamamı istedi. Peki olur dedim. Tişörtleri sen al tasarımını da nasıl bir şey istiyorsun karar ver hemen başlayayım diye konuştuk. kendi yaptığım örneklerden birini beğendiğinden aynısını istedi, istediği renkleri yazı karakterini şeklini de kararlaştırıktan sonra aldığı tişörtleri getirdi ve yoğun bir çalışma sonucunda iki sevgilinin aşklarını ifade eden ve üzerinde yazanlar itibariyle uzun süre unutulmayacak bu çalışmamız ortaya çıktı. Tişört üzerindeki "NİHAYET" kelimesi hediye edilen bayanın ismi, diğer tişört üzerindeki tarih ise tanışma tarihleri olarak hediyeyi daha anlamlı kılıyor.

Anjelika Akbar'a Hediye Edilen Çalışmam

Her zaman ki gibi akşam Friendfeed de dolaştığım bir sırada rastladım Nukhet hanımın yardım feed'ine. kumaşa nasıl ve nerede istediğim bir deseni işletebilirim diyordu. Son zamanlarda da boyama işine iyiden iyiye ilgilenmeye başladığımdan dikkatimi çekti. Konuştuk kendisiyle, neler istediğini sordum öncelikle, baktım kumaş boyama ile istenilenleri yapabiliceğim, isterseniz şu şekilde boyayarak yapabilirim şöyle olur böyle olur diye konuştuktan sonra anlaştık. Nukhet hanım ertesi gün mutfak önlüğü alarak bana kargoladı. okuldan gelince oturdum hemen şablonu hazırlamaya koyuldum. Şablonu hazırladığım sırada ev arkadaşım geldi odama. Hayırdır yeni çalışmamı falan derken bakayım ne yazıyor orada deyip şablonda ki "Anjelika Akbar" yazısını görünce bir an şaşırdı. Ne oldu niye şaşırdın soruma "abi sen Anjelika Akbar'ı tanıyormusun?" diye şaşkın bir ifadeyle karşılık verdi. Bir an ben de işin acele olmasından dolayı Anjelika Akbar kimdir diye hiç düşünmeden şablonu hazırlamaya koyulduğumu farkettim. Tanımadığımı söylediğimde onun çok ünlü bir piyanist olduğunu söylemesiyle bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Hemen yazdım google'a ilk sırada kendi sitesi vardı girip biyografisine baktığımda hakikatende arkadaşın şaşırmakta haklı olduğunu, farkında olmadan çok değerli birisine verilmek üzere çok önemli bir hediyeyi hazırlamakta olduğumu düşünerek biraz endişelendiysem de iki günlük yoğun bir çalışmanın ardından bitirip Nukhet hanıma gönderdim. Kendisi de Anjelika hanıma hediye ettiğinde yaşananları anlatarak beni böyle güzel bir hediyeye ortak etmenin yanında bir kat daha mutlu etti.